Malus trilobata bilimsel adıyla bilinen, yerel olarak farklı isimleri olabilen Geyicek, Rosaceae (Gülgiller) familyasının bir üyesidir.
Geyicek, Türkiye’nin ilginç ve ender odunsu türlerinden biridir. Genellikle 5-10 metre boylarında görece küçük bir ağaçtır. Bununla birlikte uygun şartlarda 15 metre civarında boya ulaşabilmektedir. Bu ağacın meyveleri ağırlık olarak farklılıklar göstermekle birlikte ortalama 8 gr civarındadır. Türün Türkiye’deki yayılış alanı yaklaşık olarak 350-1450 rakımları arasıdır.
Geyicek Meyvesinin Kullanım Biçimi ve Alanları
Ermenek, Sarıveliler ve Başyayla ilçelerinin köylerinde bu meyve geçmişte oldukça önemli olarak görülürdü ve çeşitli kullanım biçimleriyle değerlendiriliyordu. Bunlar arasında en yaygın kullanım biçimlerinden birisi özellikle kıtlık yıllarında ek bir gıda kaynağı olarak kullanılmasıdır. Bu bağlamda, olgunlaşan geyicek meyveleri toplanır ve çuvallarla köye getirilirdi. Sonrasında, bir ağaç tokmakla geyicek meyvesi zeytin kırmaya benzer bir usulle parçalanır ve uygun bir alanda ve genellikle de damlarda kurutulurdu. Daha sonra kurutulmuş geyicek meyveleri buğdayla karıştırılarak öğütülür böylece miktarı artırılan un ekmek yapımında kullanılırdı. Kahverengi-kızıl renkli bu undan yapılan ekmek “döğmeli ekmek” olarak adlandırılır. Biraz tatlı ve mayhoşumsu bir tadı olan döğmeli ekmek kıtlık yıllarında yoksul köylünün kurtarıcısı gibidir. Kıtlık yıllarında geyicek o kadar önemlidir ki dağlarda ve meralarda, özel mülkiyet dışında bulunan geyicek ağaçlarının meyvesini bireysel olarak toplamayı engellemek için köy ihtiyar meclisleri tarafından yasak konduğu zamanlar olurdu. Bu çerçevede, belirlenen bir zaman diliminde imece yoluyla toplanır, sonra köylüler arasında paylaştırılırdı.
Geyicek meyvesinin bir başka yaygın kullanımı pekmez yapımında kullanılmasıdır. Yine, ağaç tokmakla parçalanan geyicekler suya ıslatılır, bir süre bu şekilde bekletilen geyiceğin şırası alınır ve üzüm pekmezi gibi kaynatılarak geyicek pekmezi yapılırdı. Eski zamanlarda birçok aile bunu yapmakla birlikte, özellikle üzüm bağlarında verimin düşük olduğu yıllarda bu daha çok görülürdü. Üzüm pekmezine göre daha az yoğun ve açık renkli olan ve “geyicek pekmezi” olarak adlandırılan bu pekmez kış aylarında üzüm pekmezi gibi tüketilirdi.
Geyicek oldukça dayanıklı bir meyvedir. Ağaçtan yere düşen meyveler, geyicek ağaçlarının altında toprak üstünde haftalarca bozulmadan kalabilmektedir. Köylüler eve getirdikleri geyicek meyvelerini saman veya kurumuş çam yapraklarının arasına koyarak çok daha uzun süre bozulmadan koruyabilmektedirler. Sarı renkli geyicekler giderek kahverengi bir renk alarak kış aylarında eski zamanların “elma”sı olarak tüketilmektedir.
Bazı ailelerin suya ıslattıkları dövülmüş geyicek meyvesinden elde ettikleri bir tür meyve suyu, ilkel koşullarda uzun süre korunamasa da sonbahar dönemlerinde taze olarak, kendine özgü ferahlatıcı tadıyla bir içecek olarak kullanılırdı.
Yaş olarak veya kurutulmuş biçimiyle büyük ve küçükbaş hayvan yemi olarak kullanılması da geyiceğin kullanım biçimleri arasındadır. Bazı yörelerde daha farklı kullanım biçimleri olduğu da bilinmektedir..
Geyiceğin Tür Olarak Azalması ve Koruma İhtiyacı
Geyicek ağacı geleneksel olarak, yetiştiği alanlarda ve özellikle Karaman’ın ilçelerinde geçmişte önemli kullanım alanlarıyla toplumun refahına büyük katkı yapmış ve özellikle kıtlık yıllarında önemli bir yardımcı besin kaynağı olmuştur. Ne var ki, özellikle son kırk yıl içerisinde tür bulunduğu alanlarda hızla azalmıştır. Bu sürecin nedenlerinden bazıları biyolojik çeşitliliğin azalmasının genel nedenleridir, bazıları da bu türün azalmasında daha çok rol oynayan özel nedenlerdir.
Türün azalmasının ve bazı köylerde tamamen ortadan kalkmasının en önemli nedeni köylülerin bu ağacı yakacak ihtiyacı için son birkaç on yıl içinde yoğun olarak kesmeleridir. Özellikle orman içinde serpilmiş olarak bulunan bu ağaçlar odun ihtiyacını karşılamak amacıyla köylüler tarafından kesilmektedir ve türün devamı tehlikeye girmektedir. Son zamanlarda kış mevsiminde odun yerine kömür yakılmasının yaygınlaşmış olması tür üzerindeki bu baskıyı kısmen azaltmakla birlikte halihazırda tür büyük tahribata uğramıştır.
Geyicek meyvesi vaktiyle sonbahar kış mevsiminde elmanın yerini tutuyordu. Her ne kadar ticari olarak değerlendirilmiyorsa da köylülerin kendi tüketimi için böyle bir durum söz konusuydu. 1970’li yıllardan sonra meyveciliğin, özellikle elmacılığın artması ve yaygınlaşması yörede geyiceğin önemini, köylülerin hayatındaki geleneksel fonksiyonunu büyük ölçüde azaltmıştır. Bu durum da köylüler arasında geyicek ağaçlarının kesilmesine giden yolu açmıştır.
Çok yaygın olmamakla birlikte bazı yörelerde geyicek ağacının, aynı yabani armut (ahlat) ağaçlarına ve fidanlarına zirai armut aşılanmasında olduğu gibi, sofralık elma ağacı aşılanması için altlık olarak kullanılması da bu nedenler arasında sayılabilir.
Son olarak en önemli nedenlerden biri köylülerin biyolojik çeşitlilik ve yabani türlerin korunması konusundaki bilinç eksikliğidir. Geçmişte hep köylülerin zor yıllarında yardımcı olan bu ağaç ne yazık ki bu bilinçsizliğin kurbanı olmuştur ve olmaktadır.
Geyicek ağacı ve meyvesi, gerek dünyada sınırlı bir alanda yetişmesi, gerekse türün en önemli yayılış alanının Türkiye olması açısından önemli bir yabani meyve ağacıdır. Türkiye’de de yetiştiği alanlar sınırlıdır ve Karaman ili bu türün önemli bir doğal yayılış alanını oluşturmaktadır. Ayrıca, bu ağaç ve meyvenin yöre insanlarının geçmişinde, kültüründe çok önemli bir yeri vardır. Geçmişin yokluk ve kıtlık yıllarının atlatılmasında bu ağacın meyveleri kritik bir rol oynamıştır. Bütün bu nedenlerle, bu yabani meyve ağacı, her şeyden önce bir vefa borcu olarak ve geçmişle gelecek arasında bir bağ olarak, geçmişteki zor günlerin bir kurtarıcısı, yardımcısı ve hatırası olarak korunması gereken, bunu en çok hak eden ağaçların arasında, belki de başında gelmektedir.
Yörenin bir gıda ürünü markasına Geyicek adının verilmesi de bu düşüncenin ve vefa borcunun bir ifadesidir.
Prof. Dr. Hacı KURT